ANKARA SANAT TİYATROSU: “1871 Kömün Günleri”

ANKARA SANAT TİYATROSU: “1871 Kömün Günleri”

ANKARA SANAT TİYATROSU: “1871 Kömün Günleri”1

Ayşegül Yüksel

Kasım 1978

“1871 Komün Günleri” Brecht’in tamamlanmış olarak bıraktığı son oyunlarından biri. Norveçli yazar Nordahl Grieg’in 1871 Paris Komünü’nün düşüşünü konu alan “Yenilgi” adlı sahne yapıtından esinlenerek yazmış bu oyunu. “Komün Günleri” Brecht’in, yaşamı boyunca süregelen, devrimci kişiliği ile ülkücü kişiliği arasında yaşamı boyunca süregelen çatışmayı somut bir biçimde simgeleyen dile getiren bir oyun.

Paris Komünü, Prusyalıların Paris’ten çekilmelerinden sonra halkın Theirs hükümetine karşı 18 Mart 1971’de ayaklanması sonucu Paris’te kurulan devrimci yönetimin adı. Yalnızca yetmiş üç gün süren bu yönetim Thiers hükümeti ordusunun saldırısıyla yıkıldı.

Üç Kesim Arasındaki Çatışma

Brecht’in bu oyunu yazmaktaki temel amacı dünya tarihindeki ilk sosyalist devrimi gerçekleştirmiş olan Parislilerin kısa bir süre içinde yenilgiye uğramasının nedenlerini araştırmak. Çalışmasını sahneye oyunda ayrı tablolar içinde sahneye çıkardığı üç kesim üstünde yoğunlaşmıştı: 1. Burjuva kesimi, 2. Komün delegeleri, 3. Paris halkı. Oyun komün delegeleriyle öteki iki kesim arasındaki “tavır” çatışması üstüne kurulmuş.

Başta Thiers ve Jules Favre gibileri olmak üzere burjuva kesimi için komün halkı yaşamı, özürlüğü, mutluluğu hiç de önemli olmayan, huzur bozucu bir insan yığınıdır ve bu kesim kendi çıkarları uğruna kendi ülkelerinin insanlarını Almanlara satmaya hazırdır. Paris halkını korku ve dehşete boğmak, kenti yakıp yıkmak, kitle kıyımlarına girişmek gibi eylemlere bir an bile duraksamaksızın karar verebilir bu toplumdan soyutlanmış efendilerce.

Paris halkı komüne tüm gücüyle inanan, komünü doğal bir hak olarak savunan, olayları karmaşık düşüncelere saplanmadan yalın bir mantıkla olduğu gibi değerlendiren, savaş ortamının bozduğu yaşam düzenini birbirine destek olarak, dostlukla, özveriyle, umutla doğrultmaya çalışan kişiler.

Komün delegeleri ise halklarına olan sevgi ve sorumluluklarıyla, kurdukları yönetimin yasallığını, haklılığını sürdürmek arasında bocalayan ülkücü kişiler. Yasa dışına düşmekten, karşı tarafın göz kırpmadan uyguladığı kıyım yöntemlerini benimsiyormuş görünmekten çekinen bu saygın kahramanlar doğruların yanlışa, yanlışların doğruya dönüştüğü savaş ortamı paradoksunu yaşıyorlar. Düşman saflarının acımasızlığına ve halk kesiminin yalın mantığı ile bağdaşmayan bu dürüstlük anlayışı ve ikircikli tutumu komün delegelerinin ellerindeki üstünlüğü yitirmelerine Thiers hükümeti karşısında güçsüz düşmelerine ve duraksamalarından yararlanan karşı tarafın Paris halkını yağmuruna tutup sonra da kenti yakmalarına neden oluyor. Barış yerine savaş ortamında ille de uygulamaya çalışmanın yanlışı bu.  Boyunca karşı çıktığı şiddet ve kıyım eylemlerine gerekli koşullarda bile “evet” diyemiyor. Brecht oyunun sonunda kurtulamıyor; komün delegelerini eleştiriyor mu yoksa onları haklı mı buluyor, bir türlü anlayamıyor seyirci; böyle son yargı, Brecht’in başka oyunlarında da yaptığı gibi, yine seyirciye bırakılıyor. Ve seyirci bir yandan yalnızca devrimci coşku ve ülkücülükle halk yönetimi kurulamayacağını izlerken Berliner Ensemole yönetmeni Manfred Wekwerth’in aktarışıyla, yenilgiye uğrayan kahramanların “insan onurunu 73 günde, sekiz yüzyıl boyunca hiçbir rejimin yapamadığı oranda yücelttiğine” inandırılıyor.

Brecht’in yaşadığı ikilemin oyunda yansıması nedeniyle “Komün Günleri” Batı’dan ve Demir Perde gerisinden değişik tepkiler almış. Batılı eleştirmenlerce Brecht’in ve Demir Perde gerisindeki güçlerin Batı’yı komünistleştirme özleminin bir göstergesi olarak değerlendirilen oyun öte yandan Doğu Almanya’da yetkililerce, insanları yenilik duygusuna sürüklediği gerekçesiyle bir süre yasaklanmış.

Duygusal, Şiirsel Brecht

“Komün Günleri” Brecht’in duygularını denetlemeyi bir yana bırakarak, yarattığı kişilere olan sevgisini cömertçe dile getirdiği bir oyun. Bu nedenle, yazdığı on dört tabloyu anlatmayı öngördüğü üç ayrı kesim arasında eşit olarak bölüştürmemiş bile. Egemen sınıf üç tabloda, komün delegelerinin tartışmaları dört tabloda verilmiş. Geriye kalan yedi tabloda ise fırınıyla, dükkanlarıyla, “cafe”leriyle, evleriyle, sokaklarıyla Paris’i Paris’in insanlarını dile getiriyor Brecht. Çizdiği burjuva bay ve bayanlar birer karikatür yalnızca; komün delegeleri ise ancak ülkücülük ve devrimi kurtarma arasında bocalarken yaptıkları anlamlandıracak oranda işlenmiş. Oysa Madam Cebet’in yoksulluğu, kendisinden yoksul kiracısına duyduğu sevgi, Fransız kadınlarına özgü canlılığı, coşkusu gerçek; terzi Babette’in aşkı gerçek, işçi Cabet’in sevecenliği gerçek, öylesine gerçek ki seyirci iyice bir sarsılıyor oyunu noktalayan “Sokakta Barikat” tablosunda. Ve Paris halkının gösterildiği tüm tablolarda ozanlığını tiyatronun buyruğuna vermiş bir Brecht izliyoruz. “Komün Günleri” yazarın ortaya bir teorem koyarcasına titiz hesaplarla kotardığı oyunlarından biri değil; ama ilginç tarihsel konusuyla, tartıştığı sorunla, Paris sokaklarında yarattığı, yaşattığı, kurban ettiği kişilerin komün günlerindeki yaşamından verdiği çarpıcı kesitlerle Brecht’in büyük çekicilik kazandırdığı bir yapıt.

AST Sahnesi’nde Ressam Breughel

Rutkay Aziz yönetimindeki AST sanatçıları saygıdeğer bir çaba koyuyorlar ortaya. Kusursuz yakın bir çalışmayı gerçekleştirerek “Komün Günleri”ni çok başarılı bir Brecht yapımı olarak on beş yıllık tarihlerinin bir sayfasına yazıveriyorlar.

Yönetmen Rutkay Aziz, oyunun tüm ayrıntılarını belirginleştirmeye yönelik bir yorum yapmış ve yorumunu yüksek ve düzgün bir tempoya oturtmuş. Bu ayrıntılı ve hızlı sahne düzeni içinde söz konusu üç kesimin tavrı ve Brecht’in bu üç kesime almış olduğu tavır ortaya çıkıyor. Burjuva kesimi, Brecht’in onlara yakıştırdığı gibi, karikatür çizgileriyle sahneye çıkıyor, komün delegeleri ise yalnızca yaşadıkları ikilemi gözler önüne seren genel hatlarıyla. Ve Paris halkı, toplu direnişi, kişisel acıyı, toplu korkuyu, bireysel sevgiyi, ortak sevinci ve toplu ölümü hep aynı yalınlıkla yaşayan bu insanlar sevecenlik ve şiirle işlenmiş ve gerçekçi çizgileriyle sahnelenmiş.

Rutkay Aziz, Paris halkının anlatıldığı yedi kalabalık tabloda, Brecht’in yarattığı tiyatrosunu resimleriyle etkilemiş olan ünlü Breughel’in insan gruplarının renklerini, toplu duruşlarını ve topluca hareket edişlerini, büyük bir başarıyla sahneye kotarmış. Brecht, “saf ve duru sanat” olarak nitelediği Breughel’in yapıtlarını amansız düşmanı olduğu doğacılığın tam karşıtı olarak görmüştü. “Komün Günleri”nin Berliner Ensemble tarafından oynanma izni çıktığında da yapım sorununu yönetmen Wekwerth ile uzun uzun tartışmış ve ona Breughel’ce bir anlayışla yola çıkmasını salık vermişti.

AST yapımında oyuna bir anlatıcı katılması ise Brecht’in yer yer duygulandırabileceği seyirciyi AST olarak ‘düşünce’ye yöneltmek için yönetmenin gerekli gördüğü bir değişiklik olmalı.

Haldun Ertekin ve Cengiz Kabaoğlu’nun dekorları ile Ahmet Keskin’in ışık çalışması Brecht’in oyun için öngördüğü yaklaşımı ortaya koyan iki önemli etken. Hans Eisler’in bu oyun için yazmış olduğu müziğin Ahmet Aksoy - Ünal Büyükokutan tarafından yapılan uygulaması başarılı. Komün delegelerinin tartışmalarını sürdürdüğü tablolarda göze batan ve kimi genç oyuncuların deneyim eksikliğinden gelen bir iki pürüz dışında tüm AST oyuncuları saygı uyandırıcı ustalıkta bir takım oyunu ortaya koyuyorlar. Ve sonuç olarak AST Brecht’in bu pek “popüler” olmayan yapıtını parlak bir yapımla değerlendirmiş ülkemizde.

AST çalışanlarına nice başarılı yıllar dileriz.

1 Kasım 1978 tarihli bu yazı daha önce yayımlanmamıştır.