ÇANKAYA SAHNE VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...

ÇANKAYA SAHNE VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...

ÇANKAYA SAHNE VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...1

Gülşen Karakadıoğlu

Aralık 2019

Uzun yıllardır belli bir mesafeden de olsa izlemeye çalıştığım, tanık olduğum nice yaşantı kesimleriyle tiyatro çevrelerinde son on yıllarda bir kabullenilmişlik, tevekküllü duruş bir anlamda güne-güncele teslimiyet hâli egemen görünüyor. Ödenekli tiyatrolarda, söylene sokrana da olsa “idare etmeyi” tercih eden orta yaşlı kadrolular, yıllardır günlük ödeme karşılığı rol aldıkları sahnelerde sınav beklerken orta yaşa gelmiş yeni mezunlar, ayda bir kez seyirci karşısına çıkabilmek için bodrumlardan, çatı katlarından, oturma odalarından sahne yaratmaya çalışan yeni özel tiyatrolar, yıllanmış seyircisinin yıllar önceki ilgisini yine kazanmak için çabalayan eski özel tiyatrolar, sahne inşa edip tiyatro kurmayı istemeyen belediyeler, özel tiyatrolarda ücretine bakmaksızın, (sosyal medyada paylaşmak üzere) bir TV dizisinden meşhur oyuncu varsa gidip bilet alan seyirciler!

Kuşkusuz iyi ki varlar. Dilerim ve umarım ki daha iyileri de olur... Ankara'da gerçekten tiyatro sahnesine sahip hayli az özel tiyatro kurumu var. Sahne boyutları ve kulis olanakları yetersiz de olsa AST, Elvin-Erdal Beşikçioğlu’nun nispeten daha elverişli Tatbikat ve tiyatro için hiç elverişli olmayan MEB Şura ve Ankara Cermodern Sahneleri, daha da kısıtlı bir yapıdaki Ekin. Bunların yanında genç oyuncuların sofitosuz, kulissiz sahneymiş gibi mekânlarda sahneledikleri oyunları, salonmuş gibi yerlerde oturan seyirciye ulaştırabilmek için çırpındıklarını görüyoruz.

Bunca girişi yapmam Ankara’da tuhaf bir habere dikkatinizi çekmek isteyişimden ötürü. Bu haberde Ankara'da bir tiyatro kurulduğu ve kendisine ait bir sahne ve salon açılışı konu ediliyordu. Ankara’da 500 kişilik bir yeni tiyatro açılmıştı: Çankaya Sahne.

Çankaya Sahne

Tiyatroyu kuran ülkemizin en iyi oyuncularından Mehmet Atay, Devlet Tiyatrosu’nda birçok oyunda yer alıp bazılarından ödüller kazanarak (örneğin 1989’da Dostoyevski'nin “Beyaz Geceleri”nden Sanat Kurumu ‘En İyi Oyuncu’) bazı oyunlar sahneye koydu, Edebi Kurul Üyeliği yaptıktan sonra emekliliğini aldı. Tabii oyunculuğunu ve Hacettepe Konservatuvarı’nda ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde oyunculuk, diksiyon dersleriyle hocalığı sürdü. AST'ta “Halktan Biri” oyunuyla 2015 Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldıktan ve Sadri Alışık Oyunculuk Ödülleri Seçici Kurulu’nda üyelik yaparken “ÜçArtıBir” isimli tiyatro topluluğunu kurdu ve Stefan Tsanev’in “Sokrates’in Son Gecesi” oyunuyla seyirci karşısına çıktı. Aynı oyunu Oktay Dal ve Hülya Dizmen’le birlikte yeni tiyatrosu Çankaya Sahnesi'nde oluşturduğu repertuvar içinde oynamayı sürdürüyor.

Diğer oyunu Neil Simon’un “Büyük Âşıkların Sonuncusu” eserinde sahneyi Nalan Erkovan, Derya Şeno ve Filiz Çolkaoğlu ile paylaşıyor. Kendi tanımlamasıyla hayatın içinden bir oyun, kaliteli bir komedi sahneye nasıl yakışır görüyorsunuz.

Özellikle Mehmet Atay’ın komiği ciddiyetle oynaması genç oyuncularla örnek alınası bir düzey. Kendi adıma çok hoşlanarak yüksek sesle gülerek izlediğim keyifle izlenecek bir oyun.

Usta edebiyatçı Muzaffer İzgü’nün başarılı mizahi diliyle kurguladığı “Eller Yukarı Lütfen”de ise Mehmet Ulusoy, Seçil Öztan ve Çağrıl Atay’ın rol alıyor Mehmet Atay, “Esprileri bugüne almaya çalıştık. Eserin yazıldığı dönemdeki rutinler bugün yaşanmıyor. Onları bugüne uyarladık. İki emeklimiz banka soymak istiyorlar, bir de onların yeğenleri var. Yaptıklarıyla bizleri gülümsetiyorlar.” diyor.

Mehmet Atay

Sanatçıların biraz deli olduğunu düşünür çoklukla insanlar, hatta sanatçılığı tartışılır bazı sanatçılar da iyi sanatçı olduklarının emaresini oluşturmak için ‘deli gibi’ yaparlar! Kuşkusuz bu değer yargılarının gerçekçiliği tartışılır dünyada deli olarak tanımlanmak çok da aykırı bir kişilik belirtmez, belki daha da akla yakın gelir yapıp ettikleri -düşünüp söyledikleriyle-. İyi tanıdığımı sandığım tiyatro çevrelerinde birkaç sahici deli var. Kitaplığımın hemen ulaşabileceğim bir köşesinde duran “Deliliğe Övgü” de, Nusret Hızır’ın güzelim Türkçesiyle Erasmus: “Delilerin hepsinden daha deli olan bilim ve sanatların yaratıcıları, herhangi bir saygının, bir şöhretin -ki dünyanın en hayali şeyidir- çalışmaları içinde uykusuz geçirdikleri geceleri için bir ödül olabileceğine inanmışlardır” diyor. Başka tarife gerek var mı?

Şimdi gelin de yaşadığımız bu ekonomik dar boğaz içinde Ankara’ya müthiş bir sahne ve salon armağan etmeye cesaret eden bu kişiyi konuşmayalım. Doğrusu bu yürekli, cesur tiyatro adamını büyük sorumluluk üstlendiği bu girişimi için hayranlıkla kutluyorum ve diliyorum başkaca tiyatroculara örnek olsun. Çünkü Ankara ülkemin en iyi tiyatrolarını, tiyatrocularını, oyuncularını yetiştirip İstanbul'un kurtlar sofrasına kaptırmıştır. Çoğu oyuncunun yönetmenin özgeçmişine baksanız yolculuğa Ankara'da başladığını görürsünüz. Kalanlara hele de bir tiyatro kurmayı başaranlara Ankara'lının teşekkürü borçtur. Çankaya Sahne, Ankara’nın merkezinde Paris Caddesi’nde Ankaralıların iyi bildiği bir adreste ciddi bir emek ve giderle ortaya çıkarılan bir tiyatro kurumu. Haberiniz olsun istedim.

1 Bu yazı, www.sanattanyansimalar.com’da yayınlanmıştır.


Daha fazlasi icin..