DON PASQUALE

DON PASQUALE

DON PASQUALE

Zeynep Aksoy

Erkekler yaşlandıkça neden genç kadınlara daha fazla ilgi duymaya başlarlar? Bir daha geri gelmeyecek gençliklerine zaman yolculuğu yapmak için mi yoksa olay tamamen hormonlarla mı ilgili? Yaşçılık yapıyormuş gibi olmasın ama böyle bir gerçek var. Sebebi her ne olursa olsun, yaşını başını almış erkeklerin genç kadınlara düşmesi sorunsalı dönemlerin ve kültürlerin ötesinde, evrensel bir konu. Bundan memnun, olgun erkeklere zaafı olan ya da bu işten bir çıkar sağlayan genç kadınlar olduğu sürece de devam edecek.

Bu olgun erkek/genç kadın eşleşmesi girizgahının sebebi, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Şubat ayında sahnelediği, ünlü süper üretken İtalyan besteci Donizetti’nin “Don Pasquale” operası. Bu prodüksiyon 2016-2017 sezonuna ait fakat bu sezon başka bir kastla yeniden sergileniyor.

1797-1848 yılları arasında yaşayan, Bellini ve Rossini ile birlikte 19. Yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran İtalyan “Bel Canto” opera stilinin en önemli temsilcilerinden olan Donizetti inanılmaz üretken bir besteci, 51 yıllık yaşamına 70 adet opera sığdırmış. Müzisyen bir aileden gelmemesine rağmen müzik yeteneği küçük yaşında farkedilmiş ve besteci Mayr’ın doğduğu Bergamo şehrinde kurduğu, zamanının çok ilerisinde bir eğitim veren müzik okulunda parasız eğitim görmüş. Besteciliğe başladığından itibaren yılda 2-3 opera dışında dini eserler, kantatlar, motetler de besteleyen, hep çok çalışkan ve üretken bir besteci. O kadar çok eseri var ki! Tabii hepsi aynı seviyede değil ve bir çoğu artık standard repertuarlarda yer almıyor. Hala sürekli sahnelenen, en güzel eserleri, bence en şahanesi L’elisir d’amore/Aşk İksiri olmak üzere, Lucrezia Borgia, Lucia di Lammermoor, Anna Bolena, Le fille de Regiment, Adelia ve tabii Don Pasquale. Burada opera buffa/komik opera ve drama tragico/dramatik opera/tragedia lirica/lirik trajedi türleri arasında ayırım yapmak gerekiyor: Tarihten trajik bir kadın figürünü, İngiltere kralı 8. Henry’nin ikinci eşi Anne Boleyn’i işleyen Anna Bolena bir lirik trajedi, Sir Walter Scott’un bir romanına dayanan Lucia di Lammermoor bir dramatik opera; L’elisir d’amore ve Don Pasquale gibi opera buffa/ komik operaları ise kökenlerini standard tiplemelere dayalı İtalyan drama geleneği Commedia dell’Arte’den alıyorlar. Don Pasquale’nin dört ana karakteri çok net Commedia dell’Arte tiplemelerine dayalı: Don Pasquale (bas) esirikli ve esip gürleyen Pantalone, Ernesto (tenor) kara sevdalı Pierrot, Doktor Malatesta (bariton) entrikacı Scapino, Norina (soprano) ise oyunbaz ve de kurnaz Columbina…

Gelelim operanın konusuna: Tipik bir entrika hikayesi…Yaşı ilerlemiş zengin bir bekar olan Don Pasquale evlenmek ister. Yeğeni Ernesto güzel bir dul olan Norina’yı sevmektedir fakat amca evlenmelerine bir türlü izin vermez. Pasquale’nin “sözde” arkadaşı Doktor Malatesta, bir plan yapar. Norina’ya gidip ona sahte bir nikahla Pasquale’yle evlenmesini öğütler. Böylece kadın zengin ve yaşlı çapkının varlığından hak sahibi olacaktır. Norina sahte nikah kıyılır kıyılmaz değişir, adama asla yüz vermez ve inanılmaz para harcayarak onu iflasın eşiğine getirir. Don Pasquale hatasını anlar, nikahın sahte olduğu açıklanır, Ernesto ve Norina da birbirlerine kavuşurlar.

 Prömiyeri 3 Ocak 1843’te Paris Opera Italien’de yapılan ve dönem opera bale prömiyer tarihine baktığımızda ender görülen bir şekilde ilk gösterimde büyük beğeni kazanan eser, aslında kıvrak konusuna rağmen müzik ve hikayenin gelişimi açısından biraz durağan, daha çok bir “romantik komedi” diyebileceğimiz fakat genel çerçevede bestecinin aynı türdeki diğer eseri “L’elisir D’amore’in canlılığına,  çekiciliğine, “taşkın”lığına diyelim, sahip değil. Fakat çok güzel düet ve quartetlerle bezeli, özellikle finaldeki quartet “La Morale di Tutto Questo/ Bütün bundan çıkaracağımız ders” müthiş keyifli. Bütün son perde müzikal anlamda daha lezzetli, bunda diğer perdelerde olmayan koroya burada yer verilmesinin önemi de elbette büyük.

İDOB’un prodüksiyonunu çok ilginç bir opera yönetmeni olduğunu hep yazdığım Recep Ayyılmaz yönetmiş. Yine isabetli bir tercih yapıp, çok 19. yüzyıl kafası ve geleneklerine dayalı bu operaya neredeyse hiç dokunmamış, ilginçlik olsun diye başka bir zamana taşımamış, altında olanın dışında bir mesaj, anlam filan aramamış, ne ise o olarak sahneye taşımış. Dolayısıyla otantiğe yakın bir 19. yüzyıl opera deneyimi yarattığını söyleyebiliriz. Pastel bir renk paleti kullanılmış, dekor tasarımında kremler (dekoratör Ferhat Karakaya) kostümlerde uçuk pembe ve maviler (kostüm Çimen Somuncuoğlu). Bir tek sahte noter karakterinin canlı renkli (gece mavisi/mor) ve sihirbaz kılığına benzeyen bir kostümü var ki bu detay o kişinin ve sebep olduğu olayın (sahte evlilik) ne kadar gerçekdışı ve o dünya dışından olduğunu sembolize etmesi açısından ilginç ve dikkat çekici.

İDOB’un bütün solistlerinin averajın çok üstünde yetenekler olduğu malumumuz. Fakat benim izlediğim kastta Ernesto’yu canlandıran tenor Ahmet Baykara ses renginin tatlılığı ve fiziğiyle çok başarılı, Norina’yı canlandıran Özgecan Gençer tiz soprano sesinin ajiliteleri ve yüksek notalardaki rahatlığıyla ve de oyunculuğuyla dikkat çekiyor. Don Pasquale Ali İhsan Onat tip için biçilmiş kaftan ve çok temiz söylüyor, Malatesta Caner Akgün de öyle. Bu dört iyi sesin bir araya geldiği quartetler ise eserin tadından yenmeyen kısımları.

Sonuç olarak Don Pasquale, subjektif bir yerden bakınca dünyanın ve de Donizetti’nin en renkli ve heyecan verici eseri değil fakat doğru sahneleme ve iyi müzisyenler sayesinde yine de keyifle izleniyor.