ELLİ METREKAREYE YEDİDEN YETMİŞİ SIĞDIRAN ALTERNATİF SAHNE ‘BDS’

ELLİ METREKAREYE YEDİDEN YETMİŞİ SIĞDIRAN ALTERNATİF SAHNE ‘BDS’

ELLİ METREKAREYE YEDİDEN YETMİŞİ SIĞDIRAN ALTERNATİF SAHNE ‘BDS’1
Seda Tansuker
Şubat 2019

Seyircinin oyuncu ve yönetmen olarak yakından tanıdığı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 2012 yılında yönettiği Otobüs oyununda sekiz ay asistanlığı üstlendiğim Sevgili Arif Akkaya, Bodrum Deneme Sahnesi’ni (BDS) geçtiğimiz yıl seyirciye kazandırdı. Geçtiğimiz yıl desem de süreç 2016 yılının Şubat ayında Akkaya’nın öncülüğünde ve Nejat İşler ile beraber isim babalığını üstlenmesiyle başladı. BDS ilk adımlarını Herodot Kültür Merkezi’nde ‘Beyaz Yalanlar’ ve Masal Mekân’da ‘Uçlar’ oyunlarıyla attı. Oyunlar, Konservatuar Tiyatro Bölümü öğrencileri ile sahnelendi.

1 Mayıs 2018’de Konacık’taki Kale İş Merkezi’nde yuvasına kavuşan BDS, Bodrum’un ilk özel tiyatro sahnesi olmakla beraber geçtiğimiz yaz 1. Tiyatro Festivali’ne ev sahipliği yaptı. Yetişkin ve çocuklar için drama, bale, dans, modern dans, oyunculuk, konservatuara hazırlık derslerine, yazar okumalarına ve çok sayıda etkinliğe imza atmaya devam etmekte...

Dramaturjisini sevgili hocam Yavuz Pekman’ın yaztığı, Ani Haddeler Pekman’ın yönettiği kuklalı çocuk oyunu Midas’ın Kulakları ise Eylül ayından beri çocuklarla buluşuyor. Ebeveyn olarak Bodrum’a turneye gelen çocuk oyunlarında seçici olduğumu ve genelde hayal kırıklığına uğradığımı itiraf edebilirim. Bu bağlamda BDS’nin çocuk oyunu ile çocuklar için düzenlediği atölye çalışmalarının burada yaşayan çocuklar için çok kıymetli ve özel olduğunun altını çizmek isterim.

Bodrum Deneme Sahnesi, 2019’un Ocak ayına ise Akkaya’nın yönettiği Düğüm oyununun galası ile Peynirli Yumurta’nın prömiyerini sığdırdı. BDS’nin alkışı bol olsun… 

Seda Tansuker: Bodrumlu ve İstanbullu tiyatro seyircisi arasında belirgin bir fark görüyor musunuz?

Arif Akkaya: Evet. Büyük fark var. İstanbul’da yerleşik tiyatro seyircisi varken Bodrum’da yerleşik olmayan tiyatro seyircisi var. Okuma yazma oranı ne kadar yüksekse tiyatro seyircisi de o kadar fazla oluyor.

S.T: Geçtiğimiz yıllardan itibaren çok sayıda tiyatrocunun Bodrum’a taşındığını biliyorum. BDS’nin İş Merkezi’nde yer almasının çok yaratıcı bir fikir olduğunu düşünüyorum. İş Merkezi’nde tiyatro olduğunu duyanlar şaşırıyor olmalı.

A.A: İlk düşündüğüm sanayide tiyatro yapmaktı. Saat 5’ten sonra dükkânlar kapandığı için park veya ses problemi olmuyor. Sanayi bölgesi, arabası olan herkesin bildiği bir bölge. Arabası olmayanlar için de aynı zamanda ana artere yürüme mesafesinde.

S.T: Bodrum’da yaşamanın yaratıcılığınıza katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?

A.A: ‘Açlık sinir gerer, insanı yaratıcı yapar.’ Metrekare olarak küçük. Oyunların mekâna dönüşmesi; mekân tiyatrosunda atmosferi burada kurmak hem kolay hem zor. Depo alanımız yok. Hepsini 50 metre karenin içinde yapmak zorunda kalıyoruz. Bu da bizi biraz daha yaratıcı kılıyor. Düğüm’de sınıf ve Peynirli Yumurta’da barın atmosferini yaratırken, mekân; gerçekliğiyle kurulduğunda keyifli hale geliyor. Zorluğu ve kolaylığı da bundan kaynaklanıyor.

S.T: Bodrum Deneme Sahnesi’nin isim babaları siz ve Nejat İşler. İlk adımlarını konservatuar öğrencileriyle attığı için mi adında ‘Deneme’ yer alıyor?

A.A: Bodrum Deneme Sahnesi’nin isim babaları ben ve Nejat. Tiyatronun bir laboratuar ve araştırma tiyatrosu işlevini görmesini hedeflediğimiz için bu ismi koyduk. Belki bir yönetmen ya da yazar oyuncularla gelip bir oyunu yazma ve sahneleme aşamasını deneyebilir. Bunda başarısız ya da oyun seyirci karşısına çıkmamış bile olsa bu süreçleri yaşamak aslında Bodrum Deneme Sahnesi’nin, bir özel ya da ödenekli tiyatronun görevi diye düşünüyorum. O yüzden adında ‘Deneme’nin kalmasını düşünmüştük. Aslında ilk düşündüğümüz isim Bodrum Tatbikat Sahnesi’ydi. Fakat Ankara Tatbikat ile benzeyecekti. Ankara Tatbikat da aslında Muhsin Ertuğrul’un konservatuarı kurmadan önce kullandığı isimdi. İsim babası Muhsin Ertuğrul olduğu için biz o bayrağı devralma derdindeydik. Muhsin Hoca’nın şapkasını buraya koymak istiyorum.

S.T: İstanbul Devlet Tiyatrosu, İBB Şehir Tiyatroları, Dormen Tiyatrosu, Hadi Çaman Tiyatrosu, Duru Tiyatro, Tiyatro Martı gibi ödenekli ve özel tiyatrolarda oyuncu ve yönetmen olarak çalıştınız. Son yıllarda hep yönetmen koltuğundasınız. Yönetmenlik, oyunculuktan daha ağır basmış gibi görünüyor. Tiyatro Martı’da yönettiğiniz Hoş Geldin Boyacı oyunu sahnelenmeye devam ediyor. İBBŞT’de ise en son On İki Öfkeli Adam’ı yönettiniz ve o da oynanmaya devam ediyor. Hâlâ Şehir Tiyatroları ile organik bir bağınız var mı? Bugüne kadar sahneye koymak istediğiniz ama telif, sansür… vb gibi konulardan ötürü sahneye koyamadığınız bir oyun oldu mu?

A.A: Hayır, bağım yok. Genel sanat yönetmenleri ya da özel tiyatrolarda kimseyi muhatap almadığım için yapmak istemediğim projeleri bugüne kadar hiç yapmadım. Kimse bana bir proje dayatmadı ya da dayatamadı. Hep istediğim şeyleri yaptım bundan sonra da yapmaya devam edeceğim. Ölmeden önce yönetmem gereken 99 oyun kaldı diye düşünüyorum. Muhalefetin ya da iktidarın yapamadığını tiyatro yaptığı ya da yapmaya çalıştığı için ve zaten yeteri kadar sansür yemiş bir ülke olduğumuzdan sansürlü bir şey yapacağıma hiç yapmam daha iyi! Zaten kendi otosansürümüzü kendimiz uyguluyoruz.

S.T: Türkiye’deki siyasi ve onun yan etkisi ekonomik gidişatın tiyatroya yansımasını nasıl görüyorsunuz? Yeni oyun yazarları yetişmesi ya da seyirci bağlamında olumlu/olumsuz etkileri oldu mu?

A.A: Ekonomideki krizlerin ilk başta etkilediği şey tiyatro. Millet yemesinden içmesinden kesmiyor ama tiyatrodan kesiyor. Hele Bodrum gibi eğlenceye düşkün bir yerde… Takip edebildiğim kadarıyla yazarların bundan çok etkilendiğini sanmıyorum. Buradan gözlemlediğim kadarıyla İstanbul’da yazarların işlerine asıldıklarını ve özel tiyatroların hemen hemen hepsinin kendi oyunlarını yazdığını; Gezi’den sonra sayılarının nitelikli ya da niteliksiz arttığını; telif haklarından da dolayı başkasının oyunu yerine kendi oyununu oynamaya çalıştığını görebiliyorum. Bence kriz, yazarları artı anlamında etkiliyor. Yazar, ekibin içinde ister istemez oyunun yönetmeni de oyuncusu da oluyor çünkü başka çaresi kalmıyor. Ekonomik sıkıntıdan etkilenmemek için tiyatrolar kendi yağıyla kavrulma metodunu bulmaya çalışıyor.

S.T: BDS’de çocuklar için ‘Midas’ın Kulakları’ ve yetişkinler için Arif Akkaya rejisi ile ‘Düğüm’ ve ‘Peynirli Yumurta’ oyunları sahneleniyor. Düğüm; bir devlet okulunda uzaklaştırma cezası almış oğlu için okula gelen anne ve öğretmeni üzerinden eğitim sistemini; Peynirli Yumurta ise barda, garson ile müşteri arasında kendilerine ait ol(a)mama, hesaplaşma, yalnızlık gibi konular üzerinden modern insanın güvenden yoksun ilişkilerini sorguluyor. İki oyun da seyircinin kendi hayatını sorgulaması bağlamında okları kendine çevirmesini ve düşünmesini sağlıyor. Önümüzdeki sezonda da aynı oyunlar seyirciyle buluşmaya devam edecek mi? Aklınızda yeni oyun ve atölyelere dair projeler var mı? Öğrenci ya da yeni mezunlara açtığınız alan onlar için bulunmaz bir fırsat olmalı…

A.A: İstanbul ile Bodrum’un arasındaki fark; burada oyun okumayan ve tiyatroya gitmeyen konservatuar öğrencileri var. Bu öğrencilerin hocaları da keza tiyatroya gitmezler, oyun okumazlar. Bu yüzden de burada erkek ya da kadın oyuncu bulma sıkıntısı var. BDS iki yıldır burada ve benim çoğu öğrencim gelip oyunumuzu seyretmemiştir. Bunu da utanmadan, arlanmadan yapıyorlar ve mesleğe aslında ne kadar sekte vurduklarının farkında değiller. Büyük bir aymazlık içindeler. Mankenlik yapacaklarsa bunun okulu vardır buna gitselerdi boşu boşuna burada yer işgal etmeselerdi. Tiyatro bölümünde tiyatro okuyacaksan gel, mesleğini yapacağın yerde oyun seyret. Aynı şekilde akademisyenleri burada kınıyorum. Onlar ve çevresindeki şürekâ tenezzül edip gelip oyun seyretmediler. O yüzden oyun yapabilmek ve istediğim projeleri hayata geçirmek için ilk önce alternatif erkek ya da kadın oyuncu bulmam lazım. İkidir seçme yapıyorum ve gelenlerin hemen hemen hepsi amatör. Konservatuardan bir tane başvuru olmuyor. Çok acı… Ondan sonra ben bu işi yapacağım diyor! Hangi ahlak, etik ya da deneyimle yapacaksın? Televizyon ya da sinema kameraları onları hazırda bekliyor ve bütün rolleri onlara verecekler zannediyorlar herhalde…

S.T: Keyifli söyleşi için teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

A.A: İstanbul’daki meslektaşlarımızdan ya da bu söyleşiyi okuyan seyircimizden şöyle bir ricamız var: özellikle Ege Bölgesi’nde, sadece biz değil, Doğu’da da kendi özel çabalarıyla tiyatro yapan çok grup var. Bunları görmezden gelmeyin. İyi işler yaptığımız sürece biz var olabiliyoruz. Kötü işler yaptığımızda zaten unutulup gidiyor. Maddi anlamında demiyorum ama manevi anlamda destek vermeniz çok önemli. Bize manevi desteği; okumanızla, paylaşmanızla ve seyirci katkısıyla verirseniz ancak ayakta durabiliriz. Öteki türlü zaten ekonomik bir döngünün içinde krizlerle boğuşup duruyoruz. Asıl desteğiniz bizi çoğaltarak, seyircimize seyirci katarak ve bizim reklamımızı yaparak ancak bizi var edebilirsiniz. Bu da sadece sizin kişisel çabalarınızla olur.

1 Bu yazı, Tiyatro Gazetesi’nde yayımlanmıştır.