REJİYİ BESLEYEN EN TEMEL BESİN ‘DRAMATURJİ’

REJİYİ BESLEYEN EN TEMEL BESİN ‘DRAMATURJİ’

REJİYİ BESLEYEN EN TEMEL BESİN ‘DRAMATURJİ’1

Seda Tansuker

Mayıs 2019

Oyun metnini sahne diline aktaran; tiyatronun beyni ya da metin terzisi olarak anlatabileceğimiz ‘dramaturg’; tiyatro gibi operanın da olmazsa olmazıdır. Yönetmenin, sahnelemek istediği eseri; ‘dönem’, ‘uyarlama’, ‘metin kısaltma’, ‘karakter analizi’ süreçlerinin yanı sıra ‘seyirciye nasıl geçer?’ sorusunun cevabını verecek; en önemlisi de cerrah titizliğiyle esere neşter atıp anlam ve ileti bütünlüğünü koruyacak kişidir. Meslektaşım olmasının yanı sıra eski dostum olan, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde dramaturg olarak görev alan Sevgili Defne Arıkan ile söyleşimiz:

Seda Tansuker: Babanız opera sanatçısı Suat Arıkan; anneniz ise arp sanatçısı Ferda Vural. Anne ve babanız temsillerde seyirciyle buluşurken; sahne gerisinde olmayı, dramaturjiyi tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?

Defne Arıkan: Bebekliğimden çocukluğuma, genç kızlığımdan stajyerlik dönemine kadar Atatürk Kültür Merkezi’nde efsane isimlerler aynı atmosferde bulundum; orkestra şefinden orkestra sanatçılarına, solistlere müziği öğreten korrepetitörlerden solistlere, rejisörlere ve daha sayamadığım mesleğinde duayen olan isimler… Okuldaki arkadaşlarım sokakta oyun oynarlardı, ben ise babamın ve annemin provalarına girerdim. Her ay bir opera çalışırdım: koro dâhil tüm rollerin sözlerini ve melodilerini ezberle, ardından Barbie bebeklerimi alır reji yapardım. Başka hiçbir şeyden bu kadar mutlu olmazdım, hâlâ da olmuyorum. Edindiğim bu alışkanlıkla birlikte sahnenin mutfak kısmını daha çok sevdiğimi daha o zamandan anlamıştım. Rejiden dramaturjiye geçişim de rejiyi besleyen en temel besinin dramaturji olduğunu öğrendiğim an oldu. Liseye giderken klasiklerin yarısından fazlasını okumuştum.

S.T.:Kardeşiniz İris Arıkan da tiyatro eğitimi alıyor. Anne ve babanızın izinden giderek sahneye çıkıyor. İlerleyen yıllarda sizi opera dramaturgluğunun yanı sıra tiyatroya yatay geçiş yaparken görürsek şaşırmalı mıyız?

D.A.: Ne güzel olur! Evet, kardeşim İris, sahne hayatına bale ile başladı. İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda bale öğrencisiyken yaz kursu için gittiğimiz Roma’da fark edildi ve tam burslu olarak Roma’daki Nationale di Danza Bale Akademisi’ni kazandı. Dört yılın ardından asıl isteğinin tiyatro olduğunu söyleyerek ülkeye geri döndü. Şimdi Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’nda tiyatro bölümü öğrencisi. Benim çocukluğum opera ve tiyatroda aynı eşitlikle geçti. İris ise tiyatroyu operaya göre daha çok seviyordu. İlerleyen yıllarda opera dramaturgluğumun yanında tiyatro da olsa hayallerim tamamlanmış olur diyebilirim. İkisi de kalbinde aynı değere sahip… Birinden birini tercih edemem. İkisi birden neden olmasın?

S.T.:Operanın dramaturjsinde tiyatronun dramaturjisine ek olarak; besteciler, telif hakları, notalar ve enstrüman bilgisi de ekleniyor. Eserin karar verilmesinden itibaren prova süreci nasıl işliyor? Operada dramaturgun görevleri nelerdir?

D.A.: Sorulduğu zaman cevap vermem gerektiğinde en çok üzüldüğüm tek soru belki de bu! Maalesef opera dramaturgları olarak genellikle işimizin bir parçası olan, seyirciye sunduğumuz eser dergilerini hazırlıyoruz. Maalesef diyorum çünkü sahne dramaturgu kullanan rejisör neredeyse yok. Biz de sanatçılarla paylaşmamız gereken bilgileri eser dergisinde seyircilerimize veriyoruz. Reji asistanı olarak gerek kurumumda gerek yurtdışında birbirinden değerli rejisörlerle çalıştım. Hepsi benim için çok ama çok değerli. İlk elimden tutan ve desteklerini esirgemeyen iki hocamın hakkını ne yapsam ödeyemem: Mehmet Ergüven ve Murat Göksu! Şu sıralar Murat Hocamla ‘Mançalı Adam’ müzikalinde hem reji asistanı hem de dramaturg olarak çalışıyorum. Keşke sahne dramaturgu olarak daha çok opera rejisörü ile çalışabilsek. Şahsen tek hayalim sahne dramaturgluğunun tiyatroda olduğu gibi operada da hayat bulduğunu görmek ve büyük bir tutkuyla sayısız rejisörle çalışmak!

S.T.:Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1791’de bestelediği son operası Sihirli Flüt’ten yola çıkılarak sahneye uyarlanan ve Türkiye’nin ilk çocuk operası olan ‘Tamino’nun Rüyası’ eserinin opera seyircisi yetiştirme bağlamında önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Caner Akın’ın sahneye koyduğu, Murat Cem Orhan’ın müzik uyarlama ve orkestra şefliği görevini üstlendiği eserde metnin uyarlaması ise size ait. Tamino’nun Rüyası süreci nasıl başladı?

D.A.: İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, yeni sezona hazırlık sürecinde beni yanına çağırdı. ‘Türkiye’deki İlkler’ temamızı artık çocuklar için de uygulamak istediğini ve bu konuda da ilk eserin Sihirli Flüt operası olmasını istediğini söyledi. Bu, Türkiye’deki ilk çocuk operası olacaktı. Yaklaşık bir ay süren yoğun çalışma süreci geçirdim. Çocuklara Mozart’ın bu denli alt mesaj içeren operasını anlatmak büyük bir sorumluluktu. Bu çalışma sürecinde eseri hem çocuk operası hem de çocuklar için tiyatro formu olmak üzere iki versiyon halinde çalıştım. Tiyatro yine bir şekilde kanımda varlığını hissettirdi. Oyunu, sanat yönetmenime sundum, tam istediği gibi olduğunu söylediğinde gerçekten çok mutlu oldum. En büyük mutluluk, perde açıldığında çocuklardan alacağım alkışlarla olacaktı. Eserin distribüsyonu asıldığında Caner (Akın) ile çalışacağım için de ayrıca mutlu oldum. İlk okuma provamız ve yazar-yönetmen ilk buluşmamızda zihnimden geçen rejiyi onun da hayal ettiğini görmek inanılmazdı. Solistlerimiz de bizim aramızdaki bu sinerjiye katıldı ve hayallerim adeta gerçeğe dönüştü. Minik seyircilerimizden çok olumlu tepkiler aldık(m). Bu sezon, ‘Tamino’nun Rüyası’nın ikinci sezonunu yaptık ve iki sezondur kapalı gişe oynuyoruz.

S.T.: Çocuk müzikaliyle çocuk operasının arasındaki temel farklar nedir?

D.A.: Çocuk müzikalinde müzikler genellikle yeniden düzenlenmiş oluyor. Çocuk operasında ise büyükler için yazılmış operaların müzikleri değişmeden çocuklara göre metin uyarlaması ile ortaya çıkıyor.

S.T.: Bu sezon, Tamino’nun Rüyası eserinin yanı sıra metnini yazdığınız ‘Gezginci Şövalye’ ile çocuklarla buluştunuz. Gezginci Şövalye’nin hikâyesi nasıl?

D.A.: Evet, bu sezon İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak temamız ‘idealizm’di. Ve balede Don Kişot, operada Don Kişot, müzikalde Don Kişot, konser ve çocuk oyununda Don Kişot ile oluşan bir takvim oluşturuldu. Çocuk için’ idealizmin vazgeçilmez figürü’ Don Kişot’un felsefesini anlatacaktım. ‘Gezginci Şövalye’nin ideal olana giden yolda, geleceğimiz olan çocuklara rehberlik etmesini istedim. Bu oyunu yazarken, çocukluğumun süper kahramanı olan Don Kişot’un izinden bir an bile ayrılmadım. En büyük yol göstericim Cervantes’in Don Quijote romanı oldu, bir kez daha! (Çocukluğumdan beri ara ara baştan okuduğum kitapların başında gelir.)

İçinde yaşamakta olduğumuz şu zaman dilimi içerisinde karşımıza çıkan kişisel hırslara, iktidar savaşlarına, şiddetsiz iletişimlerin yok edilmeye çalışılmasına, çevresel ve toplumsal değişikliklerin olumlu ve olumsuz değişimlerine, hayvanlara ve doğaya verilen zararlara ve gittikçe şiddetlenen savaşlara inat; olumsuzu olumluya ancak karşılıksız sevgi ile dönüştürebileceğimize; bu dünyayı güzel kılan şeyin eşyadan, şan ve şöhretten, makamdan çok; karşılıksız iyilik ve sevgi sanatı olduğuna tüm kalbimle inanıyorum.

İyilik, güzellik, doğruluk gibi değerlerin insandan insana değişmemesi gerektiğini, her insanın sahip olması gereken değerler olduğunu çocuklarımıza en iyi Don Kişot’un felsefesini anlatarak aktarabilirdim. Onlara, Don Kişot’un bu fikirlerini benimseyerek, çevremizdeki olumsuzluklarla onun gibi savaşabileceğimizi ve bu sayede örnek bir insan olabileceğimizi aşılamak istedim. Bence, ancak onun gibi idealist, adalete inanan, dürüst, cömert, dünyayı ve yaşayan her varlığı kurtarma yolunda sonuna kadar mücadele edersek; yaşamakta olduğumuz dünyayı olduğu gibi değil de, olması gerektiği gibi bir yere dönüştürebiliriz. Bu oyunda da eserin rejisörü Caner Akın’dı. Yine aynı sinerji ile çalıştık. Cervantes’in tiyatroya olan hayranlığından esinlenerek bu hikâyeye bir de Commedia dell’Arte karakteri ekledim: Colombina! Müziklerimizi ise L. Minkus’un Don Kişot Balesi’nden ve bu sezon Türkiye prömiyerini yaptığımız J.Massenet’nin Don Quichotte Operası’ndan seçerek düzenledik Caner’le.  Müziklere yeni sözleri mükemmel bir uyumla yeniden yazdık. Ekibimizde bir çocuk oyuncu ve bir çocuk balet yer alıyor. 15 Nisan 2019 tarihinde FVM Işık Okulları Erenköy Kampüsü’nün daveti üzerine ilk turnemizi yaptık. Okul yönetimi, öğretmenler ve tüm öğrencilerden büyük beğeni topladık. Şunu söylemeden geçmek istemem: Tüm kalbimle çocukların hayallerinin peşinden gitmeyi hiç bırakmamasını ve hayallerinin onlara hep ideal olana sürüklemesini diliyorum. Çocuklar bol bol kitap okusun, çok çalışsın ve mutlaka ama mutlaka minik elleri sanatın bir dalını tutsun. Oyunda altını özellikle çizdiğim bir konu da hayvanları ve doğayı korumaktan vazgeçmemeleri ve onlara zarar verenleri de bıkmadan usanmadan uyarmalarının ilk görevleri olsun… Paylaşmayı bilen, dürüst, cömert ve sevgi dolu olmaktan hiç vazgeçmesinler… Karşılık beklemeden sevmekten korkmasınlar. Yani kısacası içlerindeki Don Kişot’u bulmaları ve onunla el ele yaşamalarını diliyorum. Eğer bir çocuğun yaşam felsefesini bu yöne doğru çekebilmeyi başarabiliyorsam, bir yazar olarak başarılı olmuşum demektir.

S.T.: Tamino’nun Rüyası ve Gezginci Şövalye eserleri geleceğin opera seyircileri olan çocuklara operayı sevdirmeyi amaçlıyor. ‘Gezginci Şövalye’ eseri önümüzdeki sezon da çocuklarla buluşmaya devam edecek mi?       

D.A.: Tamino’nun Rüyası iki sezondur yoğun ilgi görüyor, bu sezon bu yoğun ilgiye Gezginci Şövalye de eklendi. Gelecek sezonun programını şu an bilemiyorum ancak okuyucularımıza ‘operabaleistanbul’ instagram resmi sayfasını takip etmelerini öneririm. Yeni sezonda sahnelenecek prodüksiyonlarımızı oradan takip edebilirler.

S.T.:Dergilerde opera ve sanat üzerine düzenli yazdığınızı biliyorum…

D.A.: Bambu Tiyatro ve Kültür Sanat Dergisi’nde yazıyorum. Bambu ailesinin bir üyesi olduğum için çok mutluyum. Bunun yanı sıra daha önce, rejisör Recep Ayyılmaz’ın isteği üzerine Mersin Devlet Opera ve Balesi prodüksiyonu olan Macbeth eser dergisinde; bu sezon da rejisör Yiğit Günsoy’un isteği üzerine Antalya Devlet Opera ve Balesi prodüksiyonu olan Madam Butterfly eser dergisinde yazılarım yayımlandı. İki kitap projesinin yanı sıra bir eser üzerinde çalışıyorum. Bunlardan biri çocuklar için… Şu an gelişim aşamasında, heyecanım gerçekten çok büyük. En büyük desteği de ailemden, beraber çalıştığım çocuklardan ve oyunlarımı izledikten sonra tanıştığım minik seyircilerimden alıyorum.

S.T.: Keyifli söyleşimiz için teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

D.A.: Ben teşekkür ederim Sedacığım. Gerçekten çok keyifli bir söyleşiydi. Bu mesleği yaptığım için kendimi dünyanın en şanslı insanı olarak görüyorum. Dünyaya bir kez daha gelsem, bir an bile düşünmeden yine işin mutfağında olmayı isterim. Tamino’nun Rüyası ve Gezginci Şövalye’de bana güvenen, desteklerini bir an bile esirgemeyen sanat yönetmenim Suat Arıkan’a ve başrejisörüm çok sevgili hocam Otilia İpek’e ne kadar teşekkür etsem az… Son olarak, Gezginci Şövalye’nin fotoğraflarını çekerek ölümsüzleştiren çok sevgili Murat Dürüm ve Engin Yavuz’a da buradan teşekkür etmek isterim.

Defne Arıkan Kimdir?
Sanatçı bir ailenin çocuğu olarak 1987 yılında doğan Defne Arıkan, beş yaşında piyano eğitimine başladı. Piyano eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Bahar Tokay ile devam ettirirken, aynı zamada Ali Darmar ile de çalışmalarını sürdürdü. Pera Güzel Sanatlar Lisesi'ndeki eğitiminden sonra İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Yönetmenliği bölümünde okudu. 2006 yılında Sanat Yönetmenliği üzerine yaptığı stajı İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde yapan Defne Arıkan,2007 yılında kurumda misafir sanatçı olarak hem dramaturg olarak, hem de reji asistanı olarak çalışmaya başladı. Figaro'nun Düğünü,Ariadne Naksos'ta,Beyazıd,Jül Sezar eserlerinde Mehmet Ergüven,Sevil Berberi eserinde Flavio Trevisan,Mançalı Adam ve Öldüren Aşk eserlerinde Murat Göksu,Yusuf ile Züleyha ve Kötülüğün Döngüsü eserlerinde Aytaç Manizade, Önce Müzik Sonra Söz ve Opera Müdürü eserlerinde Renato Bonajuto ile çalışan Arıkan yurtdışında da İtalya'nın Spoleto şehrinde Stefano Monti ile La Traviata, Brezilya'nın Manaus şehrinde Amazon Opera Festivali'nde Alejandro Chacon İle Lucia di Lammermoor, Enrico Catiglione ile Carmen eserlerinde reji asistanlığı yapmıştır ve halen İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde dramaturg olarak çalışmaktadır.

1 Bu yazı, Tiyatro Gazetesi’nde yayımlanmıştır.