ARADA OLMAK

ARADA OLMAK

ARADA OLMAK1

Hasibe Kalkan

Temmuz 2014

“In Between”, yani arada olmak nasıl bir ruh halidir? Arada olmak arzulanan bir durum mudur, yoksa bir zorunluluk hali midir? Arada olmak bir yere ait olmamayı, kesin ve net çizgilerle sınırlanmamayı imler. Globalleşmiş dünyada ekonomik ya da politik nedenlerle yer değiştiren, giderek daha yüzeysel köklerle varlığını sürdüren insanların yersiz yurtsuzluğunu arzulanan bir durum olarak değerlendirir Deleuze ve Guattari gibi postmodern kültür kuramcıları. Farklı nedenlerle sık sık yer değiştirmek durumunda kalan kişi, kimliğini de bu bağlamda sürekli yeniden kurgulamak durumundadır. Global dünyada sabit kimlik kurguları, yerini farklı kültürel ve toplumsal öğelerden oluşan kimlik parçalarının ihtiyaca göre bozulup, yeniden oluşturulduğu kimlik yapılarına bırakmıştır. Ne var ki araştırmalar göstermiştir ki, kimlik kurgusu her birey için eşit koşullarda değil, hegemonyal bir ortamda gerçekleştirilmektedir. Merkezdekiler normları belirlemekte ve bu normların dışında kalanlar ötekileştirilmektedir. Bu durumda bireyler kültürel kimliklerine ait parçaları özgürce seçemedikleri için, cinsel kimliklerini de özgürce oluşturamazlar.

Ankara ve Diyarbakır’ın ardından 31 Mart-4 Nisan tarihleri arasında Cihangir Sahnesi’nde seyirciyle buluşan, Viyana’lı Cocon Kultur Verein prodüksiyonu In Between başlıklı oyunun amacı, izleyicisini farklı arada olma halleri üzerine düşündürmek. Rejisi ve dramaturjisi, üniversiteyi okumak için Viyana’ya gitmiş ve bir daha dönmemiş olan Emel Heinrich’e ait olan In Between’de İngiliz kökenli bir dansçı (Nick Mortimore), Türk kökenli bir oyuncu (Zeynep Buyraç) ve performanslarıyla artık çok iyi tanıdığımız Esmeray Özadikti yer alıyor. Hazır bir metne dayanmayan, tüm ekibin kişisel deneyimlerinden ve duygularından oluşturulmuş olan oyun metninin bazı bölümleri Almanca, bazılarıysa Türkçe olarak aktarılıyor. Metin, projeksiyonlar dışında her iki dile de hâkim olan Zeynep Buyraç’ın çevirileri aracılığıyla seyirciye ulaşırken, oyunun farklı iki dil arasında gidip gelmesi, seyirciyi arada bir konuma getiren etkili bir araca dönüşüyor.

In Between, ulusal kimliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyete dair klişeleri de deşifre etmeye çalışıyor ve kimin daha çok kadın olduğunu soruyor: Zeynep mi, yoksa bunu seçmiş olan ve tüm ötekileştirmelere karşın kadınlığına tutunan Esmeray mı? Toplumsal koşullandırmalara göre bir kadın güzel, erkekse güçlü olmak zorundadır. İktidar erkekte, ancak asla yenilmemelidir. Bir dansçı olan erkeğin eşcinsel değil, evli ve çocuk sahibi olması, toplumsal beklentileri tam anlamıyla karşılamasa da, annesi ölmüş olan bir bebeğin, sütannesi artık gelmediği için göğüslerini ovuşturarak onlardan süt çıkartmaya çalışan bir erkekten daha normal olarak değerlendirilir. Rol modellerine ait toplumsal beklentiler sabit olmasa ve zaman içinde değişkenlik gösterebilse de, In Between’e göre, yukarıdaki klişeler sabittir.

Toplumsal cinsiyetin dışında oyunun başka bir odağı da Avusturya’da kamuoyunu sıkça meşgul eden sığınmacıların durumudur. Ülkesinde yaşam hakkı bulamadığı için bir Avrupa ülkesine sığınmış olan bir kişiye, hukuki süreç devam ettiği sürece toplumun bir üyesi olmasına izini verilmez; ne toplumun içinde ne de tam olarak dışında, arada bir yerde tutulur. Geleceği belirsiz olan bu kişinin yersiz yurtsuzluğunu bir özgürlük alanı olarak değerlendirmekse olanaksızdır.

Oyun özelden genele doğru ilerliyor. Cadı’nın Bohçası’ndan bu yana Esmeray’ın özel yaşamını daha yakından izlemeye başladık. Bu oyunda da Esmeray, bir transseksüel olarak, ailesi ve çevresiyle yaşadığı sıkıntılarını paylaşıyor; ancak onu burada farklı sahneleri açıklayan bir anlatıcı olarak da görüyoruz. Zeynep Buyraç’sa, oyuncu kimliğiyle, oyunun metnini büyük çapta sırtlayan kişi olarak karşımıza çıkıyor ve şık, bakımlı kadından, kocasından şiddet gören güçsüz kadına kadar farklı kadınlık hallerini aktarıyor. Dansçı Nick Mortimore’sa küçük, klasik dans hareketlerinden uzak devinimlerle, toplumsal beklentilerin erkeklere bindirdiği yükü görselleştirmektedir.

Farklı kulvarlardan gelen sanatçıları birleştiren ve oyunun her anına sinen, onların olmak istedikleri ve toplumun onlara yüklediği beklentiler arasında yaşadıkları sıkışmışlıktır. Seyircisine birçok soru soran In Between yanıtlar vermekten kaçınsa da, arada olma hallerinin politik ve sosyolojik dinamiklerini yalın ve samimi bir şekilde göz önüne sermektedir.

1 Bu yazı, TEB Oyun Dergisi Yaz 2014, Sayı 22'de yayımlanmıştır.