“ÖZVERİ” ÜZERİNE BİR YARENLİK

“ÖZVERİ” ÜZERİNE BİR YARENLİK

“ÖZVERİ” ÜZERİNE BİR YARENLİK

Ragıp Ertuğrul

 Nisan 2019

Bale sanatçısı ve tiyatro oyuncusu Filiz Coşkuner’in kendi yaşam öyküsünden hareketle yazıp oynadığı “Özveri”, iki sezondur izlemek istediğim ama bir türlü fırsat yaratamadığım bir oyundu; neyse ki bu sezon sevgili Filiz Coşkuner’in nazik davetiyle izleyebildim.

“Tek kişilik oyun oynamak zordur” denir her zaman ama şu ana kadar kimsenin “Meddahlık zordur” dediğine şahit olmadım. Oysa asıl zor olan; sahnede tek başına olmak değil, tek bedende farklı kişilikleri sahneye taşımaktır. İşte bu durumu en yakın ifade eden tür de ‘meddahlık’.

Her ne kadar son on onbeş yılda yetişen oyuncular bu türü yeterince tanımasalar, akademisyenler de bu oyunculuk biçemini incelemek için heyecan duymasalar da meddahlığın çağdaş tiyatroda kurgu anlayışına temas eden noktaları olduğunu yadsıyamayız. Zira çağdaşlık kavramı, salt olarak yaşanan ve yaşanacak güne ait değildir; yaşanmış olanın bilincine vararak, bu benzersiz ve tekrarlanmayacak deneyimi yaşanan güne taşımayı da kapsar. O nedenle aynı çağı yaşamamıza rağmen çağdaşlık yaklaşımımız coğrafyaya ve kültüre göre farklılık gösterir.

“Özveri” oyununu yaratan Filiz Coşkuner’i de çağdaş sanatçı normuna sokan bu yaklaşımdır; geçmiş bir hikâyeyi, o hikâyenin kahramanlarını dillendirerek, vücuda getirerek ama öte yandan bu anlatıma paralel bir barkovizyon aracılığıyla kurgulanan belgesel nitelikli anlatımla, seyircinin aynı hikâyeye objektif pencereden yaklaşmasını da sağlamasıdır.

Eskiler nasıl ki “isim isme, cisim cisme benzer” diyerek girmişse söze hikâyelerimiz de birbirinden çok farklı değildir. Taşkınlıklarımız, utangaçlıklarımız, arsızlıklarımız, sevinçlerimiz, umutlarımız, hayâl kırıklıklarımız benzerdir. Bütün bunları farklı kılansa nasıl baktığımız, nasıl farkına vardığımız ve nasıl anlattığımızdır. Coşkuner, teyzesinin tüm yaşamına sirayet eden özveri kavramı üzerinden kurgulamış anlatısını. Bunu teyzesine bir vefa bir saygı duruşu olarak nitelendiriyor. Nereden mi biliyoruz? Sanatçı, bu hepimizin aile ağacının dalarının birinde geçebilecek hikâyesini farklı anlatmakla kalmıyor, oyunun sonunda seyircilerle hasb-ı hâl ederek seyircinin bu anlatıyı algılamasındaki benzerlik veya farklılıkları da anlamaya çalışıyor. Böylece oyun fikri, kendi içinde yeniden bir ivme kazanıyor ve temel mesele olan yaşamı anlamlandırmaya giden yolu açıyor.

Filiz Coşkuner’in günlük kullanım halleriyle özel seçilmiş güzel Türkçesine, ses tonunda hikâyeye tanıklığının verdiği sahicilik, içindeki çocuksu heyecanı ve sevgiyi hissettiren sıcaklık, karşılıklı bir terapiye evrilen paylaşma arzusu da eklenince “Özveri”, bizi anılarımızda ve ruhumuzun derinliklerinde yolculuğa çıkaran bir mihmandar oluveriyor... Ve Filiz Coşkuner’in yeni hikâyeleri için de merak uyandırıyor.