OYSA SADECE SIRÇA HAYVAN KOLEKSİYONU

OYSA SADECE SIRÇA HAYVAN KOLEKSİYONU

OYSA SADECE SIRÇA HAYVAN KOLEKSİYONU1

Yusuf Dündar

Şubat 2016

Aksiyon ve söz üzerine kurulu dünyada, sonu düşünülmeyen konuşmalar ile sonucu düşünülmeyen eylemler büyüklere mahsustur. Aşılmaz duvarları, geçilmez sarp kayaları, sorguya gelmez tavırlarıyla mutlak özgür olanlara.

Orta ve alt sınıf mensupları ise atacakları her adımı hesap etmek, ağızlarından çıkacak her sözü dizginlemek zorundadır. Çoğu kez arzularından, kendilerinden hatta geçmişlerinden, geleceklerinden fedakârlıkta bulunup bugünü dahi unutarak. Hayalleri ile gerçek yaşamları arasına sıkışıp kalarak.

Sırça Hayvan Koleksiyonu Çağdaş Amerikan Tiyatrosu’nda psikolojik gerçekliğin önemli temsilcilerinden olan Tennessee Williams’ın üne kavuşmasını sağlayan oyundur. Kocası tarafından terk edilmiş Amanda ile hayallerini erteleyip bir ayakkabı mağazasında çalışan şair oğlu Tom’un ve kurduğu sırçadan dünyada yaşayan bir ayağı aksak kızı Laura’nın hikâyesidir. Biraz da bir akşam yemeğinde Laura’nın görücüsü olarak eve konuk olan Jim’in hikâyesi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının 2014-2015 sezonunda Yıldırım Fikret Urağ rejisiyle repertuvarına aldığı oyunda, karakterlerin davranışlarına; gerçeklerle yüzleşememe (Amanda), kendi mutluluğunu başkalarının mutluluğuna feda etme (Tom), öğrenilmiş çaresizlik (Laura) gibi psikolojik süreçler yön veriyor. İnsan psikolojisi hâlâ aynı düzlemde. Olumsuz benlik algısı her dönemin sorunu ve fiziksel ihtiyaçlarını bile zar zor karşılayan bir toplum için kendini gerçekleştirmenin önünde aşılaması zor bir piramit duruyor. O sebeple izleyicileri çivilendikleri tabutlardan çıkarma amacı güden böyle bir oyunun sahneye taşınmış olması oldukça önemli. Sahneleme için Can Yücel’in orijinal metinden uzaklaşmış çevirisi yerine Aytuğ İz’at’ın çevirisinin seçilmiş olması da öyle. Çünkü sezgisel yönü ağır basan ve duyguların önemli ölçüde kelimelere yüklendiği böyle bir oyunda, yazarı seyirciyle buluşturabilmek için birebir çeviriyi referans almalısınız.

Ancak bu iki başarılı başlangıç adımını, yazarın, sahnelemeye dair notlarının birebir uygulanması takip edince metnin yorumlanış biçimi özgün bir çizgiye oturmamış. Reji tercihinin özgün olmaması rejinin başarılı olmadığı anlamına gelmiyor elbette. En azından Urağ, yazarı ve metni iyi özümsediği anlaşılan bir sahnelemeyle seyirci karşısına çıkmış.

Oyun boyunca eşlik eden Urağ’ın kendi tasarımı olan müzikler, hikâyenin hüzünlü ve zarif ritmini yakalarken, yazarın tarifiyle önemli ölçüde örtüşen Cem Yılmazer imzalı sahne tasarımı perde açılır açılmaz dikkatleri üzerine çekiyor. Özellikle ana dekoru baştan başa kaplayan projeksiyon perdesinin ön tarafa gerilmiş olması ve zaman zaman üzerine oyundan kesitlerin yansıtılması yoğun anlatımın, yorgunluğa ve oyundan kopuşa neden olmasını engelliyor. Yine Cem Yılmazer tasarımı ışık ise aksiyonlar yerine psikolojik durumlara odaklanıyor, böylelikle görüneni fotoğraflamak yerine oyun kişilerinin iç gerçekliğini ön plana çıkarıyor.

Bu etkili kompozisyonda Tom karakteriyle Edip Tepeli, Amanda karakteriyle Sevil Akı incelikli bir karakter ve alt metin analizinin sonucu olduğu belli olan performanslar sergiliyorlar. Ancak aralarındaki anne-oğul tartışmalarına direkt bağırarak başlamaları gerilimi gittikçe arttırmak yerine azaltıyor çünkü gürültüye dönüşen sesler kısa bir süre içerisinde duyarsızlaşmaya yol açıyor. Ayşecan Tatari’nin bedensel engelli genç bir kız olan Laura canlandırması ise iyi seçilmiş jest ve mimikler, etkili ses kullanımı ise karakterini başarıyla yansıtsa da ayağının aksamasındaki kararsızlık ile görücü beyefendi geldikten sonraki çekingenliğini karikatürize etmesi melodrama kapı aralıyor. Tanju Girişken’in Jim yorumu ise hareketli, kendinden emin bir karakter için iyi çalışılmış. Sadece zaman zaman beden dilini orantısız kullanması, gamsızlığı kontrolsüz hareketlerle sunmaya çalışması ana duyguyu zedeliyor.

Düşüncelerinizi ipotek altına alan didaktik sunuşlar yerine sembollerin ardına gizlenmiş dolaylı bir anlatımı seviyorsanız ve koşullarınızın sizi mıhladığı tabutta hareketsiz kalmışsanız Sırça Hayvan Koleksiyonu’nu muhakkak görmelisiniz. Bunun için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın oyun takvimine ulaşmanız yeterli.

 

1 Bu yazı 1 Şubat 2016 tarihinde http://www.zorunlusahne.com/oysa-sadece-sirca-hayvan-koleksiyonu/ adresinde yayımlanmıştır.


Daha fazlasi icin..