MÜJDAT GEZEN'LE DERTLEŞİYORUM...

MÜJDAT GEZEN'LE DERTLEŞİYORUM...

MÜJDAT GEZEN'LE DERTLEŞİYORUM...1

Zeynep Oral

Şubat 2017

Sevgili Müjdat Gezen... Günlerdir tüm dostların uğradığın saldırı karşısında söylediklerini okuyorum, dinliyorum... Ne söylesek, hep eksik kalacak... Sadece dostlar mı? Sanatı seven, çağdaşlığı seven, Cumhuriyeti seven, aydınlığı seven, başta Atatürk’e olmak üzere Cumhuriyet ilkelerine sahip çıkan insanların seninle dayanışma içinde olmaları çok doğal.

Doğal olmayan şu: O, beyni kara, kafası, yüreği kara, o kara sakallı, kara cüppeli yobazın yaktığı ateşle seni korkutacağını sanması... Seni doğru bildiğin yolundan döndüreceğini, vazgeçeceğini sanması! İşte asıl gafil, bunlar! Seni hiç tanımamış olan geri zekâlı azmettiriciler!

Seni ilk kez ustan Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda izlediğimde (60’lardaydı) neredeyse çocuktun... 70’lerde TRT’ye Perran Kutman’la birlikte yaptığın, güldürü ve eleştiriyi harmanladığınız o sımsıcak programlarda toplumun nabzını avucunun içine aldın... Hapse düşmen tiyatrodan değil, kitaptan! Savaş Dinçel’le, Cem Yayınları’ndan çıkan (1978) “Çizgilerle Nâzım Hikmet” kitabı yüzünden tutuklanıp hapishaneyi de okula çevirdiniz, önünüze geleni eğittiniz!

Sonra yıllar boyu sinema, tiyatro, televizyon ve yazın yaşamın birbiriyle yarıştı… Ama yetinmedin! 
1991’de tüm mal varlığını satıp “Müjdat Gezen Sanat Merkezi”ni (MSM) kurdun.

Hatta “Ücretsiz özel okul açmak YAS-SAK!” diye, (eğitim ücretsizdi) iki yıl boyunca hapis cezasıyla yargılandın da, sonunda beraat ettin. Beraat edince sevinçten olsa gerek bir de MSM Ormanı kurdun! 
Yıllar içinde buradan yetişen gençler, günümüzün başarılı oyuncuları oldu. Hatta yeri geldi onlar da eğitmen oldu. O arada nice çocuk okuttun. Vatanını seven, aydınlık kafalı çocuklar yetiştirdin!

E senden de korkulur be Müjdat!

Okuyan insan istemiyor bu ülke, hâlâ anlamadın mı?

Okuyan öğrenir. Öğrenince düşünür. Düşününce sorar. Yorumlar. Eleştirir. Tartar... Yalanla gerçeği; doğruyla yanlışı ayırmaya başlar!. Yani bir gün söylediğini ertesi gün inkâr edeni dinlemez olur. Bir öyle bir böyle fır dönenleri lanetleyiverir! Yani “aldatıldım” , “yanıldım” diye sallayanlara biat etmez olur!

Okuyan, düşünen, tiyatro yapan, nitelikli müzik besteleyen, yorumlayan, dinleyen, sanatın zenginleştirici ve yaratıcı gücünden yararlanan, aydınlık, çağdaş insan istemiyor bu ülkeyi yöneten zihniyet... Daha anlamadın mı canım kardeşim.

Bak daha dün Kırmızı Kedi Yayınevi’nin camını çerçevesini indirdiler; dağıtımını yasaklattırdıkları Bahçeli’yle ilgili kitap yüzünden...

Bunca akademisyene savaş açmaları da korkudandır.

Hapishanelerin biat etmeyenlerle doldurulmuş olması da korkudandır.

Ve inan bana sevgili kardeşim, şu referandum tarihi yaklaştıkça korkularının daha da büyümesine hiç ama hiç şaşmıyorum.

“Hayır” diyeceklere bedel ödetmek için ellerinden geleni yapıyorlar ve daha da yapacaklar. Korktukları için.
Nefreti, öfkeyi, gerilimi, tehditleri, saldırıyı, pencere cam indirmeleri, senin sanat ve kültür merkezini kundaklamaları, korkudandır... KORKULARININ BÜYÜMESİNDEDİR.

Ama canım kardeşim, Sevgili Müjdat, sen kendin dedin ya: “İçimizdeki bu Atatürk ve Cumhuriyet Ateşini” ne yobazın karanlığı ne de “evlerinde zor tutulan yüzde 50” söndürebilir... Bütün mesele korkmayanların çoğalmasında... Umarım gerçekleşir.

1 Bu yazı, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanmıştır.