“TİYATROLAR ÇOCUK SEYİRCİNİN GÜCÜNÜN FARKINDA DEĞİLLER NE YAZIK Kİ!”

Antalya Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ile çocuklar, çocuk tiyatrosu, kukla tiyatrosu, çocuk tiyatrosunun bugün ve yarını üzerine bir söyleşi yaptık.

“TİYATROLAR ÇOCUK SEYİRCİNİN GÜCÜNÜN FARKINDA DEĞİLLER NE YAZIK Kİ!”

“TİYATROLAR ÇOCUK SEYİRCİNİN GÜCÜNÜN FARKINDA DEĞİLLER NE YAZIK Kİ!”1

Nihal Kuyumcu

Nisan 2017

Antalya Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ile çocuklar, çocuk tiyatrosu, kukla tiyatrosu, çocuk tiyatrosunun bugün ve yarını üzerine bir söyleşi yaptık.

Söyleşimize çocuk ve çocuk tiyatrosu desem neler anlatırdınız diye başlasam…

Ben bu tiyatroya geldiğimde çocuktum ama hiç tiyatroda yer almamıştım. 18 yaşında çocuk oyunlarında oynamaya başladığımda çocuk seyirciyle buluştuğumda hep bundan büyük keyif aldım. Profesyonel anlamda çocuk tiyatrosu yapmıyorduk. Birçok eksiğimiz vardı. Talihsizlikler yaşadık. Alaçatı’da bir festivalde çocuklar oyunumuzu yuhalayarak bizi sahneden indirdiler. Benim için bu büyük bir yaraydı. Günlerce üstünde düşündüm ve bu olayın etkisini üstümden atamadım. Daha sonra çalıştığım tiyatrolara hep şu öneriyi götürdüm. Gelin çocuk tiyatrosu yapalım, sadece çocuk tiyatrosunda uzmanlaşalım. Oyuncularımız sadece çocuk tiyatrosu yapsınlar. Geleceğin seyircisini oluşturalım. Tiyatrolar çocuk seyircinin gücünün farkında değiller ne yazık ki!

Sizce bugünün çocuk seyircisi mi yoksa geleceğin seyircisini mi oluşturmak önemli?

Bence geleceğin seyircisini oluşturmak daha önemli. Ben düz akşam bir sohbette de söyledim. Bizim için çocuk tiyatrosu önem sırasında yeri en önde. Sonra kukla ve en son yetişkin tiyatrosu geliyor. Önceliğimiz çocuk tiyatrosu. Çünkü her durumda yetişkin için tiyatro yapılıyor. Ve maalesef Anadolu’da belli kıstaslarımız var. – Buna İstanbul’u katmıyorum. – Komik olmalı ya da en azından yetişkin seyirciyi can alıcı bir noktasından vurmalı. Her oyunu izletemiyorsunuz. Deneysel tiyatroları izletemiyorsunuz. Belki de TV’nin etkisiyle alışkanlığıyla istediğini bulamadığında ve oyunu terk ediyor. Ama doğru seyirci bu değil. Her türlü oyunu seyredebilme kapasitesi taşıyan seyirci hedefimiz.

Biz çocuk tiyatrosu ve kukla tiyatrosu ile bunları yetiştirmeye çalışıyoruz. Antalya’da çocuk tiyatrosunda öncelikli hedefimiz nitelikli seyirci yetiştirmek ve bunun yolu da çocuklardan geçiyor. Onlara nitelikli oyunlar vererek bunu sağlayacağız. Bu peluştan bir kılık giyinip ayı kardeşi oynamakla olmuyor. Yaptığımız kukla oyunlarında da seyirciyi yetiştiriyoruz. Şöyle düşünün bir çocuk bize geldiğinde 6-7 yaşlarında olsa ve 8 sene bizim oyunlarımızı izlese 15-16 yaşlarında yetişkin seyirci oluyor. Artık o seyircinin başka beklentileri olacak. Biz bu seyirci için yelpazemizi genişletmek zorunda olacağız. 22 yıllık bir hayaldi ve bugüne dek bir türlü genel sanat yönetmenlerini ikna edememiştim. Çocuk tiyatrosunun gücüne kimse inanmak istemiyor. Sonunda sanat yönetmeni olarak seçildiğimin ertesi günü bu birimi kurmak için harekete geçtim. Ve bu iş için bunu bizden daha iyi bilen birisi bir duayen gerekiyordu: Özer Tunca. Bilgisine birikimine son derece güvendiğim bir kişi. Onu aradım kırmadı geldi. Burada Akdeniz üniversitesinden mezun, Antalya’da yaşayan 10 oyuncu aldık. Konuştuk. Dedik ki biz sizlerle çocuk tiyatrosu yapacağız. Bundan sonraki hedefiniz bu olmalı. Hayatınız boyunca çocuk tiyatrosu yapmayı düşünerek gelin. Yetişkin tiyatrosunda da fırsatlar vereceğiz elbette, ama sizin branşınız alanınız çocuk tiyatrosu. Bunun için yetiştirileceksiniz. Bunun için atölye çalışmaları, clown eğitimi, akrobasi vs. öğreneceksiniz. Buna var mısınız dedik. Kabul ettiler. Şimdi 12 kişi oldular. 2,5 yılda birçok eğitim aldılar. Kendileri de itiraf ediyorlar biz 4 yılda konservatuarda bu kadar şey görmedik. Yabancı dil eğitimini de önemsiyoruz. Evrensel boyutlara ulaşmak için bu gerekli. Yurtdışını takip etmek yenilikleri araştırmak zorundalar. Çünkü onlarla doğru iletişim kurmak, onları anlamak zorundalar. Yurt dışı festivaller önemli. Birçok grupla tanışmak yeni oyunlar seyretmek dönünce iletişi sürdürmek dostluklar kurmak çok önemli. Ortak projeler yapılabilir. Ancak böylece kendimizi geliştirebiliriz. Dünyadaki o internasyonal mantığın içine girebildiğiniz oranda kendinizi ve tiyatronuzu geliştirebilirsiniz.

Bunlar kukla biriminden ayrı değil mi?

Evet, bütün birimler branşlaşacak. Her biri kendi içinde uzmanlaşacak, yani biri bir diğeriyle çakışmayacak. Hedefimiz her birinin kendi teknik birimini kurmasıdır. Şu anda tek bir ekip var her üç bölümün oyunlarıyla çalışıyor. Oysa örneğin kukla ekibi kukla ile ilgili teknikte uzmanlaşması gerekiyor. Çocuk tiyatrosu ekibinin çocuk tiyatrosunda olması gereken ambiansa göre hareket etmeli. Bunları şimdilik bulmak oluşturmak çok kolay değil.

Evet, ama burada bir heyecan var.

Evet, heyecan var. Neden? Ben onlara şunu söylüyorum. Hiç birinizin üslubu bir diğerinizden üstün olamaz. Kimse kimseye yüksek sesle konuşamaz, hakaret edemez. Sesini yükseltemez. Kibir gösterilmeyecek, benim üslubumun üstüne kimse çıkmayacak. Daha önce kavgalar vardı. Onlara şunu söyledim. Şöyle bir söz vardır “birbirimizi sevmek zorunda değilim” hayır birbirimizi sevmek zorundayız. Küs olanlar vardı barışmalarını istedik ısrar edenlerle yollarımızı ayırdık. Önce insan kimyasını ortaya çıkarmalıyız. İçimizdeki insani değerleri ortaya çıkarabilirsek herşeyi ypabilir, başarabiliriz.

Bu 10 kişilik grupla oyun koydunuz değil mi?

Evet, 5 çocuk oyunu koyduk. Hatta başlangıçta çocuk ve yetişkin tiyatrosunda oyuncularının bazı alışkanlıkları vardı bundan etkilensinler istemedim. Ve yasak koydum, dışarda bile buluşmalarını istemedim. Provaları izletmedim. Şimdi her grup kendi içinde belli alışkanlıkları edindi, disipline girdi. Artık bir araya geliyorlar. Şimdi her ay bir toplantımız var. O ay yaş günü olanların yaş günlerini kutluyoruz ve…

Herkesin kendi bardağını yıkaması konusunda karar alıyorsunuz.

Sadece bardak yıkama meselesi değil bu… Sahiplenmeyi de sorumluluğu da getiriyor beraberinde… Her ay yaptığımız bu toplantılara önce sanat yönetimi ile ilgili memnuniyetsizliğiniz bir isteğiniz bir hatamız var mı sorusuyla başlarız.

Bu tüm şehir tiyatrolarında uygulanan genel politika mıdır?

Hayır. Biz yapıyoruz sadece. Toplantılarda öneriler gelir ben sadece uygulayıcıyım. Şimdi biz geçiş sürecindeyiz. Belediye tiyatrosundan Şehir tiyatrosuna geçiyoruz. Yeni bir yapılanma içindeyiz. Hatta kadrolarımız da daha yeni geldi. Burada öncelikle huzur diyoruz. Huzur içinde bir çalışma ortamını sağlamaya gayret ediyoruz.

Çocuk tiyatrodan çıkarken nasıl çıkmalı?

Çocuğa bir şey öğretmek bizim işimiz değil. Hayal kurmasına yardım etmeliyiz. Yapması gerekenleri bütün gün her yerde duyuyor.

Peki, başarıyor musunuz?

Geri bildirimler alıyoruz. Oyunlarımızı izleyen toplu satışlarla gelen okullardan, öğretmenlerinden rica ediyoruz. İzledikleri oyunla ilgili hissettiklerini resim olarak yaptırmalarını istiyoruz. Orada bunu başardığımızı görüyoruz. Oyundaki karakterlerle kendi dünyalarındaki karakterleri karıştırıp yenidünyalar yarattıklarını görüyoruz. Çünkü hayal kurmak IQ’yu da duyguları da harekete geçirir. Bizim gibi 3. Dünya ülkelerinde çocuklara hayal kurmaları yerine modeller öneriliyor. Baskılanıyorlar, kalıptan çıkmış gibi yetiştiriliyor. Model çocuklar yetiştiriliyor. Model olan çocuk hayal kuramaz. Özgür düşünemez. Özgür insan olamaz. Çocuğa süt içmesini öğretmen benim görevim değil. Hayal kurarken estetiği güzeli fark etmesini istiyoruz. İmkânsız diye bir şey yoktur diyoruz. Oğluma da böyle yaklaşıyorum.

Çocuk Tiyatrosunda asla olmamalı dediğiniz bir şey var mı?

Tiyatro hiçbir şeyi dikte etmemeli, kesinlikle “bunu böyle yap ya da yapma” dememeli. Onun için biz çocuk tiyatrosunu birimini kurduk. Genel yapılanın dışında bir şey yapmak istedik. Diğer illerde çocuk tiyatroları çocuk birimlerinin kurulması, bizlerin onlara destek vereceği birimler olmak istiyoruz. Düşününüz bütün illerde nitelikli çocuk tiyatroları olduğunu!

Ama herkes öyle yaptığını nitelikli oyunlar oynadığını düşünüyor. Geçen mayıs ayında Kadıköy Belediyesi ile bir çalıştay düzenledik. Gelen herkes şikâyetçi niteliksiz oyunlardan, sorduk “peki o zaman bu kötü oyunları kim yapıyor?”. Herkesin iyi niyetle bir şeyler yaptığına, yapmak istediğine eminim ama iyi niyet yetmiyor bazen…

Çocuklardan onay almak çok kötü, kesinlikle olmamalı mesela. Çünkü orada da çocukları yönlendiriyoruz. İstediğimiz cevabı almak için baskılıyoruz. Evet ya da hayır diyecek şekilde soruyoruz.

Ben bazı oyunlarda oyunu sabote eden, istenenin tersini söyleyen çocuklarla karşılaşıyorum. Belki de bu çocuklar arttığı zaman tiyatrocular daha düzgün işler yapacaklar. Çocuk Tiyatrosu konusunda eklemek istediğiniz bir şey yoksa kukla tiyatrosuna geçelim.

Son olarak çocuk tiyatrosu kadrosunu 20’ye çıkartmak, yeni yönetmenlerle bir başka deyişle yeni Özer Tunca’lar yetiştirmek istiyoruz. Çocuk tiyatrosu kurmak isteyen kurumlara destek olmak, böylece bu alanda bir ivme yaratarak bu alanı yukarılara çekmek istiyoruz.

Peki, sürekliliği nasıl sağlayacaksınız? Siz gittiğinizde, sizden sonra gelenler bu böyle olmaz derse ki olmayacak şey değil, sizin görevden alınmanız, ayrılmanız durumunda bunların hepsi tersine dönebilir.

Biz bunu garanti altına aldık. Yönetmeliği hazırlarken ki şu anda Türkiye’deki şehir tiyatroları yönetmeliğinin en iyisi olduğunu iddia ediyorum. İçinde çocuk tiyatrosu ve gençlik tiyatrosu birimi var. Sayıştay’dan onayı olan tek tiyatroyuz. Neden onay aldık? Yönetmelikler Belediye meclislerinden çıkar. Dönem değişir. Sonraki gelir kafasına göre başka yönetmelikler hazırlar. İBŞT’de olduğu gibi bir gecede bütün dünyayı değiştirebilir. Oysa Sayıştay’ın onay verdiği bir yönetmeliği belediye meclisi değiştiremez.

Bir de şunu yapıyorum. Yetişkin kukla ve çocuk tiyatrosu birimlerinin başına ayrı birer sanat yönetmeniyle çalışıyorum. Kukla ve çocuk biriminde var, önümüzdeki aylarda yetişkin biriminde de olacak. Her üçü de bana bağlı olacak. Şimdiden yönetimi görüyorlar. Dönemim dolduğunda onlardan biri yerime geçecek. Bir de her projeye bir proje başkanı seçiyoruz. Sanat yönetmeninin tüm yetkilerine sahipler, ben hiç karışmıyorum. Her şeyi onlar yapıyorlar. Satın almadan bürokrasiye kadar… Bizde genellikle bölerek yönetmek tercih edilir. Gruplar yaratılır, rekabet ortamı oluşturulur. Hâlbuki gücü birleştirip akılla huzurla yapılınca daha düzgün şeyler çıkabiliyor. Önümüzdeki 50 yılı düşünerek yapılmasını istiyorum her şeyin. Bir depo yaptık çizen arkadaşlardan önümüzdeki 50 yılı düşünerek yapın dedim. Ancak böyle ilerleyeceğiz.

Peki, kukla desem?

Kukla yine benim eski bir hezimete dayanan hayalim. Hezimetten ders alıp onu zıplama noktası yapmak önemli. Kuklada da büyük eksiklikler var. Türkiye’de kurum tiyatroları unutulmakta olan alanlara sahip çıkarak bu eksiği tamamlaması gerek. Kukla ile bir hayal kırıklığı olunca buna yönelerek bir birim kurmaya karar verdik. Sadece Karagöz, gölge oyunuyla olmuyor. Örnek olmak iyi şeyler yapmak istiyoruz. Bu aynı zamanda yeni mezun olanlar da istihdam sağlayabilir. Şimdi elimizde 5 genç var. Zevkle çalışıyorlar. Danimarka’da bir kurumla anlaştık. Bir danışman gönderdi. Bir yıllık bir prodüksiyon planı yaptık. Burkina Faso’dan tasarımcı getirdik. Bir yerde doğu ile batıyı birleştirmek buradan bir üst kültür oluşturmak. Kalıcı bir şeylerin peşindeyiz. Bu birimin sayısını da 15’e çıkaracağız. Yavaş yavaş sağlam adımlarla ilerliyoruz. Bir iki oyun yapıp gitsinler değil derdimiz. Biz kukla tiyatrosunun temelini atmak istiyoruz. Mahallelerde atölyeler olsun. Çocuklar, 18 yaşında gençlerin yaşamında kuklalar olsun. Üniversiteye başka illere gittiğinde bu vizyonla gitsin.

Şimdi aşağıda kukla tiyatrosu kuruluyor. Litvanya’dan Martinas geldi. 2. oyunu yaptı. Şimdi biraz ara verdik. Aşağısı tamamlandığında üçüncü oyuna geçeceğiz. Ekim ayına kadar bu birimdeki gençler için atölye çalışmaları olacak. Oyun yapılacağı zaman önce hoca geliyor ekibi tanıyor sonra oyun geçiliyor. Bu yöntem çok başarılı oluyor. 3. oyunumuzun yönetmeni de Rusya’dan gelecek. Yetişkinler için kukla tiyatrosu olacak.

Kukladaki çocuklarımız Türkiye’nin her yerinden geldiler. Beş oyuncu birbirine alıştıkça sayıyı artırabiliriz. Buradaki hedefimiz 15’e yükseltip çeşitli eğitimlerden geçirmektir. Birbirlerini tanımaları, hoca ile ekibi tanıştırmak işin başarısını da etkiliyor. Ekip ile hocanın birbirini tanıması, alışması prova sürecini kısaltıyor. Çocuk tiyatrosunda olduğu gibi bu oyuncuların her birini uzmanlaştırmak yetiştirmek amacındayız. Herhangi bir ilde ihtiyaç duyulması halinde onları yardımcı olmaları, yol gösterici olmaları için göndereceğiz buradaki sistemi kurmalarını yerleştirmelerini sağlayacağız. Biraz mitoz bölünme gibi bir durum çıkıyor ortaya. Bir yerden yetişmeleri ve dağılmaları gerekiyor. Bu konuda konservatif eğitim maalesef yok. Devlet Tiyatrosu da Şehir Tiyatroları da ne yazık ki bu konuya eğilmiyor. 

Lüleburgaz Uçan Eller grubuyla tanıştınız mı?

Hayır tanışmadım.

Mutlaka tanışmalısınız. Mesut Sarıoğlu. İnanılmaz şeyler yapıyor. Kukla festivali düzenliyor birine gitmiştim. Lüleburgaz’ın her yerinde sokaklarda, parklarda kukla gösterileri yer alıyor.

İşte hayalimiz.

Peki, eleştirmen kimdir? Tiyatronun neresindedir?

Biz geçen yıl eleştirmenleri ilk kez davet ettik. Amacımız biz birşeyler yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz bunu gösterecek bir üçüncü göze ihtiyacımız var. Ve üçüncü gözleri çoğaltmamız gerek. Bu gelenler bizim dostlarımız, bizim üçüncü gözümüüz, bize yanlışlarımızı söylesinler istiyoruz. Böylece biz daha iyi gelişeceğiz. Yanlışlarımızı eksiklerimizi duymak bizi rahatsız etmez.

Eleştirmen tiyatroya birşey katar mı? Yoksa amiyane tabirle açıktan gazel mi okur?

Mutlaka katar. Ehil ellerde olunca elbette. Yoldan geçen bir kişinin yaklaşımı farklıdır. Eleştirmenler bilimsel olarak konuya yaklaşır ve değerlendirir bizim onlara ihtiyacımız var. Yaptığımız işin matematiksel sağlamasıdır onlar.

Peki, Türkiye’de bu oluyor mu?

Pek başarılı değil ve bu eleştirmenlerden kaynaklı bir şey değil. Bu sektörde çalışan herkesten kaynaklı. Bu sene davet ettiğimiz kişiler biraz daha çoğaldı seneye bunu uluslararası düzeye getirmek istiyoruz. Bu bir etkileşim yaratacak. Bizim için olduğu kadar eleştirmenler için de bir pencere açabilir.

Teşekkür ederim.

 

1 Bu yazı, Tiyatro… Tiyatro Dergisi’nde yayımlanmıştır.